MEMENİN KALSİFİKASYONLARI (MAMOGRAFİDE) BENİGN VE MALİGN KALSİFİKASYONLAR





















































































KALSİFİKASYONLARIN DAĞILIMI:






Difüz dağınık:
Tüm memede dağılmış kalsifıkasyonlardır.

Segmental: Segmental kalsifikasyonlar bir lobun veya segmentin tutulduğunu gösterir.








Bölgesel: Geniş bir alana dağılmış kalsifikasyonlar


Grup yapan: Küçük bir alanda ( lcc ) en az 5 kalsifikasyon


Lineer: Bir çizgi boyunca oluşan kalsifikasyonlar








KALSİFİKASYONLARIN MORFOLOJİSİ

Benign kalsifikasyonlar genellikle maliniteye eşlik eden kalsifikasyonlardan daha büyüktür. Daha kaba, yumuşak kenarlı, yuvarlak şekillidirler ve daha kolay görünürler. Maligniteye eşlik eden kalsifikasyonlar ise genellikle daha küçüktürler.








KALSİFİKASYONLARIN MORFOLOJİSİ


1. TİPİK OLARAK BENİGN

a. Deri kalsifikasyonları:

Ortası radyolüsen kalsifikasyonlardır ve bu görünümleri karakteristiktir. Bu tip kalsifikasyonların CC ve MLO grafilerde şekli değişmez. Bu nedenle “tatoo sign” palyaço bulgusu olarak adlandırılırlar. Başka tip kalsifikasyonlardan görünümlerinin ayırd edilmesinde tanjansijel projeksiyon mamografisi kullanılır.





b. Damar kalsifikasyonları:

Damar duvarlarında, paralel çizgiler şeklinde
veya çizgisel tübüler kalsifikasyonlardır.






c. Kaba- “patlamış mısır=popcorn” görünümünde kalsifikasyonlar:

Klasik olarak involüsyona giden fibroadenomlarda görülür.






d. Büyük çubuk şeklinde kalsifikasyonlar:

Birbirini takip eden çubuklar şeklinde, dallanır tarzda, genellikle 1mm’den büyük kalsifikasyonlardır. Eğer kalsiyum genişlemiş duktusu doldurmak yerine lümeni çevrelemişse ortaları lüsent görülür. Bu tür kalsifikasyonlar plazma hücreli mastit, duktal ektazi ve sekretuvar hastalıklarda görülür.






e. Yuvarlak kalsifikasyonlar:

Genellikle benigndirler ve boyutları 1mm altında ise asiniler içindedirler. 0.5 mm altında ise “noktasal” olarak adlandırılabilirler. Çok sayıda olduklarında boyutları değişebilir.







f. Ortası lüsent kalsifikasyonlar:

Boyutları 1 cm nin altında ya da üzerinde değişik olabilir. Yuvarlak veya oval şekilli, ortaları lüsent izlenir. Duvarı “halka veya yumurta kabuğu” şeklindeki kalsifikasyondan daha kalındır. Yağ nekrozu alanlarında, duktus içindeki debris kalsifikasyonunda ve bazen fibroadenomlarda görülür.






g. “Yumurta kabuğu” veya halka tarzında kalsifikasyon:

Küre şeklindeki bir oluşumun kabuğundaki kalsifikasyonu andırır tarzda ince bir duvarı vardır. Kalınlığı 1mm’nin altındadır. En sık kist duvarında görülür. Bazen yağ nekrozlarında da görülebilir.







h. Kalsiyum sütü kalsifikasyonları:

Kistlerin tabanında kalsiyum içerikli çökeltidir. Kraniyokaudal görüntüde belirsiz, bulanık, yuvarlak, amorf opasitelerdir. Lateral projeksiyonda, yarımay veya hilal şeklinde, konkavitesi yukarıya bakan belirginleşen kalsifikasyonlardır. Kistlerin tabanında çöken ve seviye oluşturan debrise bağlı oluşur.


i. Sütür kalsifikasyonları:


Cerrahi sütür materyali üzerinde kalsiyum çökmesine bağlı gelişir. Özellikle ışın tedavisi yapılmış memelerde görülebilir. Tipik olarak düğümleri görülen çubuk veya tübüler tarzda kalsifikasyonlardır.







j. Distrofik kalsifikasyonlar:

Travma
sonrası veya ışın tedavisi uygulanmış memelerde görülür. Düzensiz şekilli ve boyutları 0.5mm’nin üzerindedir. Ortaları genellikle lüsenttir.


k. Noktasal (punktat) kalsifikasyonlar:

Yuvarlak veya oval, boyutları 0.5 mm’nin altında, kenarları iyi sınırlanmıştır.




2. ORTA DERECE (İNTERMEDİATE) KUŞKULU KALSİFİKASYONLAR

Amorf kalsifikasyonlar:

Bunlar küçük ve bulanık kalsifıkasyonlardır. Diffüz dağınık olarak izlenirse benign olarak değerlendirilebilirler. Ancak grup yapan, bölgesel, lineer veya segmenter izlenen amorf kalsifikasyonlar biyopsi gerektirir.


Heterojen kalsifikasyonlar:

İrregüler 0.5 mm den büyük kalsifıkasyonlardır. Maligniteye eşlik edebilirler. Genelde fibrozis alanlarında, fıbroadenomlarda ve travmaya bağlı izlenebilirler.






3. MALİGN OLMA OLASILIĞI YÜKSEK KALSİFİKASYONLAR


a. Pleomorfik kalsifikasyonlar (granüler):

Amorf kalsifikasyonlardan daha belirgin ve dikkat çekicidir. Hem tipik benign hem de tipik malign özellik göstermezler. Boyutları 0.5 mm’nin altındadır ancak boyut ve şekilleri değişkendir.




b.İnce çizgisel veya ince çizgisel, dallanma gösteren kalsifikasyonlar:

Devamlılık göstermeyen ince çizgi gibi, düzensiz ve genişlikleri 0.5 mm’nin altında olan kalsifikasyonlardır. Görünümleri bir duktusun lümenini dolduran kanseri düşündürür.




Kaynaklar:
1. Kopans, Daniel B. Pathologic, mammographic and sonographic correlation. Breast Imaging 2. ed. 523, Lippincot-Raven 1998.
2.Heywang-Köbrunner SH, Schreer I, Dershaw DD. Diagnostic Breast Imaging. Thieme, 1997.
3.Dinkel HP, Gassel AM, Tschammler A. Is the appearance of microcalcifications on mammography useful in predicting histological grade of malignancy in ductal cancer in situ? Br J Radiol 2000; 73(873): 938-944.
3.TRD Yeterlilik Kurulu, Rehber ve Standartlar Komitesi. http://www.turkrad.org.tr.
Devamını Oku

RADYOLOJİ ÖZETLERİ:BAS-BOYUN-Hazırlık Aşamasında










TİROİD OFTALMOPATİ

  • Sıklıkla orta yaş kadın
  • % 80-90 bilateral, % 70 simetrik
  • En sık inferior ve medial rektus
  • Tipik olarak tendonlar korunur (ancak kesin kural değil)

SARKOİDOZ

  • Etyolojisi bilinmeyen granulomatöz sistemik hastalık
  • Gecikmiş tipte hipersensitivite rol oynar
  • Siyahlarda 10-20 kat daha sık
  • Orbita ya da glob içi her yeri tutabilir
  • En sık kronik dakrioadenit şeklinde görülür
  • Bilateral lakrimal+tükrük bezleri tutulumu= Mikulicz Sendromu
  • Optik sinir tutulumu primer optik sinir tm’ü taklit eder
  • Wegener granulomatozis, diğer granulomatöz ve histiyositik lezyonlar da orbitayı tutabilir.
LENFOMA

  • İmmün sistemin solid tm
  • Konjonktiva altı ve lakrimal glandlarda lenfoid doku +
  • Orbital kitlelerin %10-15’i
  • BT’de homojen, iyi sınırlı, nispeten yüksek densiteli, bulunduğu boşluğun şeklini alma eğilimi olan kitle

UVEAL MELENOM

  • Uvea (iris, silier cisim ve koroid) mezoderm+ nöroektoderm kökenli
  • Globun en vasküler kısmı
  • Primer ve met. Sık
  • En sık malign melanom
  • AT: met., koroid dekolmanı, koroid hemanjiomu, retina dekolmanı vs.

OPTİK SİNİR KILIF MENENJİOMU

  • Optik siniri çevreleyen meningotelyal hücrelerden kaynaklanır. Nadiren ektopik araknoid hücre artıklarından gelişen intraorbital menenjiomlar görülür.
  • Orta yaş K’larda
  • Çç’da görülen tip çok daha agressif
  • Optik gliomların tersine NF1 haricinde de görülür
  • Sıklıkla orbital apekste, iyi sınırlı tübüler eksantrik genişleme
  • Lineer/ granüler kalsifikasyon menenjiomu düşündürmeli

OPTİK SİNİR GLİOMU

  • Nöroglia kaynaklı tümörlerdir.
  • Çç’da görülen (jüvenil pilositik gliom) benign, iyi sınırlı, yavaş büyür
  • Optik sinirde tortioz, fuziform genişlemeye neden olur
  • Bilateral NF1’de görülür
  • Yetişkinde görülen malign optik gliom nadir fatal bir hastalıktır
  • Sıklıkla intrakranial glioblastomun uzanımı şeklindedir.

KAPİLLER HEMANJİOM

  • ( benign hemanjiyoendotelyoma)
  • 1yaş,
  • Endotelle döşeli kapiller proliferasyon
  • Prominent arteryel supply+
  • SOF, OC yolu ile intrakranial uzanım
  • İyi sınırlı/ irregüler; yoğun homojen boyanan lezyon

KAVERNÖZ HEMANJİOM

  • Yetişkinde en sık görülen orbital vasküler tm
  • 2-4. Dekadlarda sık
  • Yavaş progresyon
  • Endotelle döşeli dilate vasküler kanallar/ sinüzoidal boşluklar, fibröz psödokapsül
  • Prominent arteryel supply(-)
  • %80 intrakonal
  • İyi sınırlı ve düzgün konturlu homojen, oval/yuvarlak/ lobüle, değişken kontrast tutulumu gösteren lezyon
LENFANJİOM

  • Çocukluk çağı ve genç erişkinde, progressif büyüyen lezyon
  • Endotelle döşeli lenfatik boşluklardır
  • Kapsülsüz, diffüz infiltratiftirler
  • Daha çok ekstrakonal yerleşimli
  • BT de düzgün konturlu olmayan, heterojen hiperdens
  • Değişen oranlarda kontrastlanma
  • Lezyon içi spontan hemoraji olabilir
  • Kemikte ekspansiyona neden olabilir





Devamını Oku

RADYOLOJİ ÖZETLERİ:Pediatrik radyoloji: Baş-boyun-Hazırlık Aşamasında












ORBİTAL PSOUDOTUMOR

  • -Orbitanın idyopatik inflmasyonudur.
  • -1-4 yaş
  • -%80 tek taraflı
  • -radyolojik görünüm değişken
  • -retrobülber kitle sınırları iyi kötü,
  • -kontrast tutulumu genellikle gösterir.
  • -ektraoküler kaslarda kalınlaşma
  • -lakrimial gland inflamasyonu,
  • -sklera oprik sinir kılıfında kalınlaşma
  • -kortikosteroide cevap verir.
AT: troid oftalmopatiden farklı olarak ektraokuler kasların tendonlarııda etkilenir.

Lokal ya da sistemik sebep bulunamaz
Kronik lenfositik tipin lenfoma ile ilişkili olduğu düşünülmektedir
Otoimmünite?
Sınıflama: 1- anterior orbital
2- diffüz
3- myozitik
4- apikal orbital
5- dakrioadenit
6- perinörit


RETİNABLASTOM

  • Çocukluk çağı en sık oküler tm
  • Retinal nöroektodermal hücrelerden köken alan oldukça malign
  • Konjenital ama ilk 4-5 yaşta ortaya çıkabilir
  • YD met ile gelebilir
  • Tm gözün arka kısmına uzanmışsa mortalite %100
  • Erken tanı ile 5 yıllık sağkalım %90
  • % 25-30 bilateral
  • Bilateral olan tüm hastalarda genetik mutasyon+
  • Pineal cisimda/ parasellar ektopik retinoblastomun eşlik etmesi halinde trilateral
  • Ekstraoküler kanser riski (osteojenik sarkom başta olmak üzere) özellikle radyoterapi görenlerde yüksek
  • Tanı genelde oftalmoskopik muayene ile konur
  • Retrobulber yayılım, intrakranial kitle, karşı tarafta tm ve ayırıcı tanı açısından görüntüleme önemli
  • >%90 oranda kalsifikasyon ( tek/multiple, büyük/küçük, punktat vs olabilir)
  • üç yaşından küçük intraoküler kalsifikasyon retinoblastomu akla getirmeli
OPTİK SİNİR GLİOMU

  • Nöroglia kaynaklı tümörlerdir.
  • Çocukluk çağında görülen (jüvenil pilositik gliom) benign, iyi sınırlı, yavaş büyür
  • Optik sinirde tortioz, fuziform genişlemeye neden olur
  • Bilateral NF1’de görülür
  • Yetişkinde görülen malign optik gliom nadir fatal bir hastalıktır
  • Sıklıkla intrakranial glioblastomun uzanımı şeklindedir





Devamını Oku

BEYİN PERFÜZYON MANYEYİK REZONANS GÖRÜNTÜLEME-Hazırlık Aşamasında





























Manyetik rezonans beyin anatomisinin detaylı olarak gösterilmesinde bilinen en etkili yöntemdir. Günümüzde anatomik detay yanısıra belirli metabolik parametreleri ölçerek beyin fonksiyonlarını inceleyebilmekteyiz.

Bu fonksiyonlardan biri olan perfüzyon, dokunun vasküler yapısı hakkında bilgi içerir.

Perfüzyon: Birim zamanda belirli bir miktar dokudan geçen kan hacmi olarak tanımlanır. Serebral perfüzyon ise kandaki kararlı durumdaki oksijenin kapiller yoluyla serebral dokuya iletimidir.
Dokunun metabolik ihtiyaçları perfüzyon ile sağlandığından perfüzyon inceleme dokunun metabolik aktivitesinin indirekt ölçüsüdür.

Teknik:

Perfüzyon kanın dokudaki transportu ile ilişkili olduğundan beyin dokusuna ait perfüzyonun ölçülebilmesi için beyne giden kanın takip edilmesi esasına dayanan vasküler takipçi “vascular tracer” metodları kullanılmaktadır.

Perfüzyon MRG de kan volümü geçiş zamanı ve kan akımı gibi perfüzyonun değişik parametreleri kalitatif ve kantitatif olarak ölçülebilmektedir.

Serebral kan akımının (parankimal kan akımı: serebral kan volümünün, kanın dokudan geçiş zamanına oranıdır ) ölçülmesinde uygulanan 2 perfüzyon yöntemi vardır. Bunlar ;

1. İntravasküler manyetik suseptibilite değişiklikleri (dinamik kan volum perfüzyon görüntüleme)
  • Eksojen paramenyetik kontrast madde
  • Deoksihemoglobin gibi intrinsik paramenyetik bir molekül (fonksiyonel MR ) kullanılır.
2. İnflow (arteriyel spin labeling) teknikleri kullanılır. Bu teknigin tek avantajı eksojen kontrast madde gerektirmeyen noninvaziv bir yöntem olmasıdır. Arteriyal kandaki hidrojen atomları
spinlerinin bir manyetik alan olusturması esasına dayanır.
Bu MRP teknigi TOF MR anjiyografi ile aynı prensiplere dayanır. Pulsların uygulanması arasında geçen süre uzundur. Böylece görüntüleme süresi uzamaktadır. Bu teknikle elde edilen perfüzyon haritaları, yetersiz sinyal-gürültü oranı, dolayısıyla düsük uzaysal
çözünürlüge sahiptir. Ancak yeni çıkan analiz programları umut vermektedir.

Perfüzyon miktarını ölçebilmek için kan ile birlikte damar içinde transportu mümkün bir takipçiye ihtiyaç vardır. Bu amaçla kullanılan 3 çeşit takipçi ajan mevcuttur.
  • Yayılabilir ajanlar “diffusible”:Vasküler ağ ile dokuya girerek venler yardımıyla dokuyu terk ederler.SPECT, Xenon BT perfüzyon görüntülemede ve bazı pozitron emisyon tomografilerinde kullanılır.
  • İntravasküler kompartmanda kalanlar: Dokuya girmeyip inceleme boyunca vasküler kompartmanda kalırlar.
    Kinematik model olarak da tanımlanan intravasküler ajan enjeksiyonu MR ve BT perfüzyon incelemede kullanılmaktadır.
    Rutinde kinematik model olarak yani intravenöz kompartmanda kalan gadolinyum kullanımı yaygındır.

  • Mikrokürecikler:



Damar içindeki kanın beyin dokuya ulaşmasını ve orada dağılmasını ortaya koyan kanın işaretlenmesi iki ayrı yöntem ile yapılır.

A: Ekzojen takipçi (exogen tracer) metodu:
  • 1.Dinamik görüntüleme
  • 2.Kararlı durum
Kanın intravenöz kontrast ajanla işaretlenmesi eksojen takipçi metodu olarak bilinir.
Eksojen işaretleme ile uygulanan perfüzyon görüntüleme dinamik veya kararlı durum (steady state) formatında uygulanabilir.
Dinamik inceleme en sık kullanılan teknik olup ‘bolus tracking’ veya ‘dinamik susceptibility MRI’ olarak ta biilinir.
Bu teknikle vasküler takipçi olarak kullanılan manyetik kontrast ajanın yani gadolinyumun bolus injeksiyonu sırasında tekrarlayan görüntü alma işlemi uygulanır.
Görüntüler T2 veya T2* ağırlıklıdır.

Kararlı durum yönteminde ise sabit bir infüzyon sonrası kontrastın belirli bir konsantrasyona ulaşmasını takiben görüntü alınır.
Görüntüler T1 ağırlıklıdır.

B: Endojen “ (endogen tracer) : Arteriyel spin işaretleme ‘arterial spin labeling’ (inflow teknik):
  • Daha nadir kullanıllır.
  • Bu yöntemde eksojen kontrast ajana gerek yoktur.
  • Görüntüleme alanına girecek olan arterdeki spinlerin radyofrekans pulsları ile saturasyonu sözkonusu olup sature spinlerin görüntü alanına girdikten sonra oluşturdukları MR intensitesi kullanılır.
  • Manyetik olarak sature edilmiş kan yada başka deyiş ile işaretlenmiş kan intravasküler kompartmandan doku içine dağılan endojen takipçi görevini üstlenir.



MR Perfüzyon Parametreleri:

İntravasküler kompartmandaki kan eksojen olarak ( intravenöz kontrast ajan verilerek) veya endojen olarak yani manyetik saturasyon yoluyla isaretlendikten sonra hedef organa (yani beyne) ulaşıp orada dağılması ortaya konabilir ve ayrıca hedef organda giderek artan tracer konsantrasyonunun aralıklı ölçümü ile ;

TTP(Time to peak, pik zamanı) : Kontrast maddenin verilmesinden maksimum konsantrasyon pikine ulasıncaya kadar geçen zamandır. Böylece kanın hangi bölgeye hangi
zaman farkıyla ulaştıgı, gecikmeli olarak gelip gelmedigi izlenir.

CBV (cerebral blood volume, beyin kan hacmi) : Herhangi bir zamanda belirli bir bölgedeki kan hacmini gösterir.

CBF (cerebral blood flow, beyin kan akımı) : Belirli bir bölgenin birim zamanda geçen kan miktarıdır. Bu parametre; dokudaki kapiller akım ve bölgesel beyin metabolizması hakkında bilgi verir (normalde 50-60ml/100gr/dk dan fazla).

CBF’nin 10-12 ml’nin altına inmesinin hücre membranında yetmezlige ve hücre ölümüne sebep olduguna inanılmaktadır.

MTT(mean transit time, ortalama geçis zamanı) : Kontrast maddenin arterden girisi ile venden çıkısı için gerekli süreyi gösterir.

Matematiksel olarak ortalama geçis zamanı hem CBV hem de CBF ile iliskilidir. Bu iliski asagıdaki sekilde formülize edilir.
MTT = CBV / CBF

CBV haritaları; konsantrasyon – zaman egrilerinin altında kalan alanın matematik integrasyonu ile elde edilir.
Tracer ajanının ortalama geçiş süresi (MTT:mean transit time) ne denir.

Zamana bağımlı birim olan MTT nin pike ulaşma zamanı (MTP: time to peak ) veya
Ortalama kontrastlanma zamanı (MTE: mean time to enhancement) gibi eşdeğerleri de mevcuttur.
TA (time of appearance): kontrast görülme zamanı











DİNAMİK GÖRÜNTÜLEME (dinamik kan volum perfüzyon görüntülenmesi=dynamic contrasr enhanced susceptibility-weigted perfüzyon imagigng=contrast agent IV bolus tracking)
Paramanyetik ajanların hemen hepsi kan beyin bariyerini geçemeyecek kadar büyük olup intra vasküler kompartmanda kalırlar.

Bu durum beyin perfüzyon çalışmalarını permabilitesi yüksek diğer dokulardan ayırır.

Gadolinyum intravasküler kompartmanda kalsa da etkisi ekstravasküler alana da yansır.

Eksitasyon sonrası spinler ‘out of face’ konumuna geçerek total sinyalde düşmeye neden olurlar.

Tüm bu sinyal değişiklikleri zamanın çok kısa birimleri ile ölçülebilecek kadar kısa sürede (2 sn den kısa) gerçekleştiğinden ve zaman içinde değişkenlik gösterdiğinden bunların ortaya konabilmesi için ultra hızlı görüntüleme yöntemlerine ihtiyaç var.

EPI buna olanak sağlayan ultrahızlı bir sekanstır.
Gadolinyum T1A görüntülerde parlaklığa neden olurken T2A ve T2*A görüntülerde sinyal azalması ile sonuçlanır. Bu etkiye T2 duyarlılık etkisi denir.
Tanımlanan sinyal kaybı dokudaki kapillerin sayısına ve bu kapiller içindeki gadolinyum miktarına bağlıdır.
İnjeksiyonu takiben 5-6 sn içinde aralıklı hızlı görüntülemeye başlanır. Amaç gadolinyumun beyinden ilk geçişi sırasında indüklediği lokal manyetik alan değişikliklerini MR sinyali şeklinde kaydetmektir.

ÇEKİM TEKNİĞİ:

Sekans:
EPI ile hem GE hemde SE sekansı kullanılabilmektedir.

GE sekansı :
Orta ve geniş çaplı damarlara duyarlıdır.
Avantajları:
  • Aynı TR zamanında daha fazla sayıda kesit alınmasına dolayısı ile tüm beynin görüntülenmesine olanak sağlar.
  • Kullanılan kontrast madde miktarıda SE sekansına göre azdır.
Dezavantajları:
  • T2* duyarlılık etkisinin çok olması , özelikle büyük vasküler yapılar komşuluğunda ve doku –kemik veya doku-hava interfazları düzeyinde yoğun artefakta neden olmasıdır.
SE:
  • Mikrovasküler yatağa yani kapillere daha duyarlıdır.
  • Küçük arteriyel ve kapiller düzeyle ilişkili iskemik süreçlerde veya tümör anjiogenezinin ortaya konmasında GE dan daha yararlıdır.
  • Artefaktlar daha az görülür.
  • Tüm beyni tarayabilmek için daha fazla zaman gerektirmesi dezavantajıdır.

0,1-0,3 mmol/kg paramanyetik kontrast ajan (gadolinyum (Gd)), (totalde 20 ml) genis bir katater (18-20 gauge) aracılıgıyla, otomatik enjektörle ve saniyede en az 5 ml hızla iv verilir. Damar yolunun durumuna göre bu miktar birkaç ml azaltılabilir. Dozun iki katına çıkarılması (0.2 mmol/kg) sinyal/gürültü oranını artırır. Kontrast madde sonrasında serum fizyolojik enjekte
edilir.

İncelenecek alanı içine alan 15-20 kesit seçilir. Perfüzyon parametrelerinin ölçülebilmesi için IV kontrast öncesi, konrastın uygulanması esnasında ve kontrast sonrası ardısık kesitler alınmalıdır. Kanın kapiller yataktaki seyri esnasında ardısık görüntüler arasındaki zaman aralıgı en az 1-2 saniye olmalıdır. Çekim süresi 1-2dk olarak ayarlanıp kontrast uygulaması esnasında ve sonrasında en az 60 dinamik görüntü alınır. Saniyede 10 görüntü hızlı bir perfüzyon incelemesi için idealdir.

Kesitler arasındaki intervaller arttırılıp temporal rezolüsyon düsürülebilir. Ancak bu durumda zaman-sinyal egrisi daha az kesinlikle elde edilir. Perfüzyon haritaları yaratabilmek için gerekli olan bilgilerin işlenmesi için uygulayıcı, kontrast maddenin ilk ulastıgı görüntü numarası ile kontrast maddenin beyin dokusu içerisindeki ilk geçisinin bittigi görüntü numarasını programa girmelidir. CBF haritalarının yorumlanması da ayrıca arteryel girdi fonksiyonu gibi uygun voksellerin uygulayıcı tarafından seçilmesini gerektirir.

rCBV ve rCBF’yi hesaplarken kullanılan ROI hacmi degiskendir. Düsük ROI ile yapılan ölçümün gürültü, büyük ROI ile yapılan ölçümün ise parsiyel volüm etkisi nedeniyle
dogruluk degeri azalır. Bu nedenle ROI degerini lezyon hacmine göre ayarlamak gerekir. En dogru ölçümü yapmak için lezyon alanından yapılan multipl ölçümlerle en yüksek rCBV degeri saptanmalı ve degerlendirmelerde bu dikkate alınmalıdır.

Hemodinamik parametreler:
  • Kontrast miktarı
  • Veriliş hızı
  • Hastanın total kan volumü,
  • Kardiak autput gibi pek çok değişkenden etkilendiklerinden göreceli rakamlardır ve bu nedenle ‘relative’ kelimenin baş harfi ile ifade edilirler (rCBV,rCBF,rMTT ).
  • Elde edilen sayısal değerleri simetrik taraf ile karşılaştırılarak değerlendirme yapılmalıdır. (bu işlemin dezavantajı simetirk patolojilerde kantitatif değerlerin hatalı sonuç vermesidir)



MR PERFÜZYONDA TUZAK VE SORUNLAR

  • 1. Yöntem yüksek performanslı ve hızlı ekoplanar görüntüleme sekansları gerektirdiğinden donanım maliyeti yüksektir.
  • 2. Teknik suseptibilite ağırlıklı olduğundan manyetik alan homojenitesini bozan kan ürünleri, kalsiyum, melanin ve metallerin varlığında, ayrıca beyin-kemik, kemik-hava arayüzlerine yakın yerleşimli lezyonlarda doğru bir değerlendirme yapmak güçtür.
  • İnhomojeniteyi ve suseptibilite artefaktlarını azaltmanın bir yolu kesit kalınlığını azaltmaktır.
  • 3. Kalp fonksiyonundaki varyasyonlar, vasküler ya da kollateral dolaşımdaki varyasyonlar bu haritaların yorumlanmasını zorlaştırabilir.
  • 4. Majör arteryel oklüzyon kollateral dolaşım CBV ile CBF’nin gerçek değerinin altında hesaplanmasına yol açabilir.
  • 5. Temporal kemiğin ve paranazal sinüslerin sebep olduğu suseptibilite artefaktları ve kan-beyin bariyerinin bozulduğu patolojilerde (glioblastoma multiforme, menengiom vb) damar içi aralıktan olan kontrast sızıntısı hatanın diğer potansiyel kaynaklarıdır. Fakat “postprocessing” işlemi ile sıklıkla düzeltilebilir.


KLİNİK UYGULAMALAR

  • İnme
  • Tm
  • Norodejenerafit hastaklıklar (alzheimer)
  • Migren
  • Epilepsi
  • Dikkat eksikliği, hiperaktivite sendromu
  • Psikiyatrik bozukluklar


İnme;

MRP (manyetik rezonans perfüzyon) nun en sık uygulandığı alandır.

Difüzyon MR ile beraber uygulandığında iskemik dokunun ve varsa iskemi açısından risk altındaki dokunun ortaya konmasında oldukça başarılıdır.

Akut anterior dolaşım iskemisi varlığında ilk 3 saat içinde tanı konursa intravenöz rt-PA(rekombinan doku plazminojen aktivitörü) ile , ilk 6 saat içinde tanı konduğunda ise intraartriyel rt-PA ile tedavi şansı vardır.
Bu değerler arka dolaşım için uzun olarak bilinmektedir.

DWI ile beraber kullanıldığında amaç risk altındaki dokuyu saptayabilmektir.
Risk altındaki doku (penumbra): perfüzyonu azalmış ancak tedavi uygulanırsa perfüzyonu normale dönebilecek yani reversible iskemi gösteren dokudur.


Tümör:
  • Grade
  • Stereotaktik biopsi klavuzluğu
  • Progresive/tedaviye cevap değerlendirilmesi
  • Radyosyon nekrozu rekürens ayırımı
  • Tümöral yapılardaki vaskülarite patofizyolojik karekteri saptar, ödem oluşumu, invazyon derecesi, reküren potansiyeli gibi pek çok potansiyeli belirler.
Konvansiyonel görüntülerdeki kontrastlanma paterni tümörün evresini yansıtmamaktadır.
Yüksek evreli tümörler daima kontrastlanırlar ancak nekroz varlığında ayırıcı tanıda zorluklar olabilir.

Kontrastlanmayan tümörlerde de yüksek evre görülebilir.

Perfüzyon MRG tümör dokusunun evre ile doğru orantılı vaskülaritesini ortaya koyduğundan değerlidir.

Tm evresinin belirlenmesi yanısıra normal dokudan sınırları net ayrılamayan tümörlerin cerrahisinde ve biopsi planlandığın da stereotaktik uygulamaya klavuzluk edebilir.

Radyasyon nekrozu ve rekuren tümörün ayırımında endikedir.

Yüksek evreli tm cerrahisi sonrası hipoperfüze nekroz alanı ile hiperperfüze tm dokusu ayırımı yapılabilir.

Postoperatif dönemde tömör nüksü ve tedaviye cevabın değerlendirilmasinde yararlıdır.

Tüm bunların yapılabilmesi için tm dokusunun hiperperfüze olması şattır.

İzo-hipoperfüze tm de ayırım zordur.

Tümörün preoperatif davranış özelliklerinin bilinmesi şarttır.


Alzheimer hastalığı

Progresif hafıza kaybı ve kognitif zayıflık ile karekterli hastalıktır.
Temporopariatal ve sensorio motor kortekste rCBV değerlerinde azalma bulunmuştur (tanısal duyarlılık temporal lob için %90).

Migren

Vizuel aurası olanlarda oksipital bölgede kan akımının azaldığı bu durumun aurayı takip eden baş ağrısı döneminde de devam ettiğini ortaya konmuştur.

rCBF söz konusu kanlanma azalmasını göstermede rCBV ye göre daha duyarlı olduğu bildirilmektedir.

Şizofreni

Bilateral oksipital korteks, bazal ganglionlar, ve serebellumda rCBV artışı saptanmıştır.



KAYNAKLAR:
1. Nöroradyoloji.Manyetik rezonans uygulamaları. Editor:Prof.Dr. İlhan Erden.Türk Manyetik Dezonans Derneği.2006.
2. Tıbbı Görüntüleme Fiziği. Prof. Dr. Orhan Oyar. 2003.
3.www.mr-tip.com.
4.Aksoy FG, Yerli H. Dinamik kontrastlı beyin perfüzyon görüntüleme: teknik prensipler,
tuzak ve sorunlar. Tanısal ve girisimsel radyoloji dergisi. 2003 .
5. Provenzale JM, Wang GR, Brenner T, Petrella JR, Sorensen AG. Comparison of
Permeability in High-Grade and Low-Grade Brain Tumors Using Dynamic Susceptibility
Contrast MR Imaging. AJR 2002.
Devamını Oku

TORAKS BT PROTOKOLLERİ-Hazırlık aşamasında















TORAKS ARTERİOVENÖZ MALFORMASYON (AVM)-Hazırlık Aşamasında



PULMONER TROMBOEMBOLİDaha fazla bilgi için başlığı tıklayınız.


KAYNAKLAR:
1.Dr. Elif Adanır.ADRENAL KITLE LEZYONLARININ BENIGN-MALIGN AYRIMINDA HELIKAL KONTRASTLI BT INCELEMELERININ ROLÜ.Süleyman Demirel Üniversitesi Tip Fakültesi
Radyodiagnostik Anabilim Dali, ISPARTA-2003.
2.23.ulusal radyoloji Kongresi.Bilgisayarlı tomografi.2002.
3.www.ctisus.com
Devamını Oku

ABDOMEN BT PROTOKOLLERİ-Hazırlık aşamasında










































































SÜRRENAL PROTOKOL BT: ADRENAL(=SÜRRENAL) İNSİDENTELOMA ,ADENOMA ARAŞTIRILMASI

Öncelikle hasta 1000 cc suyu içtikten sonra kontrastsız çekim yapılır.

Lezyon varsa dansitesi ölçülür. Eğer lezyon çapı 4 cm den küçük ve dansitesi de 10 HU den az ise ileri inceleme yapılmaz. işlem sonlandırılır. Çünkü lezyon yağdan zengin adenomdur.

Lezyon 10HU ve üstünde dansite ölçülürse o zaman kontrastlı incelemeye geçilir.

IVCM verildikten;
  • -70.sn de sürrenal loj taranır.
  • -Sonra 10.dk da tekrar sürrenal loj taranır.
1-10dk ..HU/70.sn...HUX100: formülünde değerler yerine yazılır ;
: %50den az yıkanıyorsa non adenom
:%50 den fazla yıkanıyorsa lipitten fakir adenom tanısı konur.

Kitle boyu 4 cm den küçük hastalarda 6 ay aralarla izlem önerilir.
Non adenom tanısı aian 5-6 cm den fazla ise cerrahi rezeksiyon önerilir.

Sürrenal protokol BT kimyasal şift MR dan daha duyarlıdır. Çünkü MR yağdan fakir adenomda sınırlı tanıya sahiptir.


BT PROTOKOLÜ:PANCREAS 3D :KİTLE, PANCREATİK KİTLE EVRELEME, PANKREATİT KKOMPLİKASYONLARININ ARAŞTIRLMASI (ABDOMEN CTA)-HAZIRLIK AŞAMASINDA
1000 cc oral kontrast madde olarak su işlemden yarım saat önce içilecek. Çekim masasında ise 250 ml suyu içer içmez hemen ardından çekim başlatılmalıdır.

FOV: pankreas düzeyinde kraniokaudal olarak 24 cm yeterli.KC de dahil olacak şelikde.

Sadece pankreas için cra-cau FOV 9 cm yeterlidir.




BT PROTOKOLÜ:KARACİĞER TÜMÖRÜ =KİTLE İNCELMESİ

Aşağıdaki durumlarda çekim protokolu modifiye edilebilir.

HEMANJİOM

Hemanjiom araştırılacaksa ;

* 1. pre kontrast kesit kalınlığı 8 mm
* 2. arteriyel faz: ince kesit 5 mm
* 3. PVF: 60.sn
* 4. 5. dk. çekimi yap doktora danış ve çekimi sonlandır.

KOLON KANSERİ TANISI BİLİNİYOR KC METASTAZI ARANACAK.

Sadece PVF: 60.sn yeterli.

KOLANJİOCELLÜLER CA araştırılacaksa ;

* pre kontrast kesit kalınlığı 8 mm
* 2. arteriyel faz: ince kesit 5 mm
* 3. PVF: 60.sn
* 4. 5-8. dk. çekimi yap da doktora danış ve çekimi sonlandır.

KC KİTLESİ VAR (primer mi?, HCC?, metastaz?)

  • 1. pre kontrast KC 5 mm taranır.
  • 2. 25-30 sn arteriyel faz ince kesit KC taranacak
  • 3. 60. sn tüm abdomen 8 mm
  • 4. gerek duyulursa geç faz alınır.






-BT PROTOKOLÜ:-BÖBREK HEMATÜRİ

  • 1. pre kontrast 5mm
  • 2.25.sn arteryel faz kesit kalınlığı 5mm: gerekirse 3 mm ye rekon yapılır.
  • 3. 60 .sn venöz faz kesit kalınlığı 5mm
  • 4. 4-5 dk ekskratuar faz: transiyonel cell canser i ekatte etmek için kullanılır.





BT PROTOKOLÜ:BÖBREK (KİDNEY): TAŞI (STONE)

Hasta idrara sıkışık olacak.
Çekim alanı: kranialde: sürrenaller kaudalde: mesane dahil.
Kesit kalınlığı: 5 mm. ancak çekim sonrası 3 mm ye rekon yapılacak.



BT PROTOKOLÜ:-BÖBREK KİTLESİ, EVRELEME (Kidney: Mass, staging)-Hazırlık aşamasında-



-BT PROTOKOLÜ:-RENAL KİTLE ARAŞTIRILMASI-Hazırlık aşamasında-



BT PROTOKOLÜ:SANAL KOLONOSKOPİ(Colon: Virtual colonoscopy)

BT sanal kolonoskopi değerlendirmelerinin
doğruluğu direk olarak uygun barsak temizliğine bağlıdır. Çünkü rezidüel kolon içeriği polipi taklit edip yalancı pozitif sonuçlara yol açabilirken rezidüel sıvı var olan lezyonları gölgeleyerek yanlış negatif sonuçlara yol açabilir.

İşlem öncesi hazırlık:

Çekime gelmeden 2 gün önce liften düşük gıdalarla beslenilecek.
Bu diyet sürecinde günde 2.5 litre (12 bardak) su içilecek.
Çekime gelinmeden önce saat 24:00 ten sonra hiçbir gıda alınmayacatır ve ertesi gün sabah çekime aç gelinecektir.

Kolon temizliği için:

Müshil kullanımı: XM diyet 75 ml X 2 kutu: çekime gelmeden önceki gün bir kutusu bir bardak meyve suyu ile karıştırılarak saat 12:00 de diğer kutusu ise saat 18:00 de aynı şekilde içilecektir.
Kalın barsak temizliği için: çekime gelmeden önceki gün saat 21:00 de BT-enema prospoektusunde tarif edildiği gibi kullanılacaktır.

Düzenli olarak kullanılan ilaçlar su ile alınabilir.

Ancak kronik kalp yetmezliği, kronik böbrek yetmezliği ve diyabet hastaları yukarıda belirtilen hazırlık programını uygulamadan önce kendini takip eden doktorunun onayını almalıdır.

Çekim:

İnceleme için hasta BT masasına rutin bir
inceleme yapılacakmış gibi sırtüstü yatırılmaktadır. Daha sonra rektal yoldan takılan tüpten manuel oda havası veya CO2 verilerek kolon segmentlerinin distansiyonu sağlanır .

Oda havası mı yoksa CO2 verilerek mi kolon distansiyonu sağlanması konusunda konsensüs yoktur. CO2 uygulamasının en önemli avantajı CO2’in kolon duvarından absorbe edilebilmesi nedeniyle hasta konforunun yüksekliğidir. Oda havası kullanılarak kolon distansiyonu sağlanmasının avantajı ise her hangi bir maliyetinin olmayışı ve uygulama için ek bir
ekipman gerektirmemesidir.

İdeal kolon distansiyonunun sağlanabilmesinde hacim, basınç ve hastanın toleransı önemlidir.

Kolon distansiyonu sırasında IV yolla uygulanacak glukagon ya da Buscopan, barsak duvarını gevşeterek hem hastanın ağrı duymasını azaltarak olgunun toleransını arttırırken, olası hareket artefaktlarını da engellemektedir.

Optimal barsak distansiyonunun sağlanıp sağlanmadığının belirlenmesi amacıyla supin pozisyonunda topogram alınır, eğer yeterli
distansiyon sağlanmamış ise tekrar hava veya CO2 verilerek barsak distansiyonu sağlandıktan sonra elde edilen yeni topogram ile optimal barsak distansiyonu teyit edilir.

Multidedektör BT cihazıyla önce supin pozisyonunda yapılan tarama öncesi 110 mL intravenöz
kontrast madde saniyede 2.5 mL hızla verildikten 60 saniye sonra (portal venöz fazda) tarama yapılırken, pron pozisyonundaki taramada ek kontrast madde uygulaması gerekmemektedir.

İntravenöz kontrast madde uygulaması radyologun kolon duvarını değerlendirmesini, daha küçük boyutlardaki polipoid lezyonların ortaya konmasını kolaylafltırmaktadır.

Kontrast kullanımı aynı zamanda lokal tümör rekürrensini ortaya koymada, metakron hastalıkları saptamada ve uzak metastazları değerlendirmede de yardımcı olabilir. Sanal kolonoskopik veya BT kolonoskopik görüntü kalitesini belirleyen en önemli unsur kesit kalınlığıdır.

Sadece supin veya pron pozisyonda tarama yapıldığında, barsak içinde kalan sıvı veya intestinal içerik nedeniyle yanlış pozitif ve yanlış negatif sonuçlar elde edilebilmekte ve kolon segmentlerinin duvar yapısı optimal değerlendirilememektedir. Rezidüel intestinal içerik kolon poliplerini taklit ederek işlemin spesifitesini düşürürken, barsak segmentleri içerisinde kalan rezidüel sıvı polipleri gizleyerek sensitiviteyi düşürmektedir.

Supin ve pron pozisyonlarındaki taramalar tamamlandıktan sonra işlemin hastayla yapılan kısmı sona ermektedir. İşlem sonrası olgular derhal günlük yaşantılarına geri dönebilmektedir.

Elde edilen 2-D aksiyel BT kesitlerinden öncelikle 2-D sagittal ve post-process multiplanar reformat görüntüler elde edilerek değerlendirilir. Bu sayede bir düzlemde izlenen patolojiler, ikinci bir ortogonal düzlemde de gösterilerek daha büyük bir güvenle rapor edilebilirler. Buradaki önemli bir sorun, küçük poliplerin haustral katlantılar ve rezidü gaitadan ayırt edilmesidir.

Bu ayrımda supin ve pron pozisyonlarında elde edilen aksiyel verilerin karşılaştırmasının yanı sıra dansite ölçümleri, kontrastlanmanın ortaya konması önemlidir.



-BT PROTOKOLÜ:RUTİN PELVİS ( abse, kitle)-Hazırlık aşamasında-



BT PROTOKOLÜ:PELVİS: PELVİK KİTLE YA DA TUMOR EVRELEMESİ-Hazırlık aşamasında------



BT PROTOKOLÜ:ABDOMEN: İNCE BARSAK CROHN HASTALIĞI --Hazırlık aşamasında------



-BT PROTOKOLÜ:Abdomen: İNCE BARSAK : İSKEMİK BARSAK-Hazırlık aşamasında------



-BT PROTOKOLÜ:Abdomen/ Pelvis: AKUT APANDİSİT -Hazırlık aşamasında-----



BT PROTOKOLÜ:-Abdomen/ Pelvis: DİVERTİKÜLİTİS (diverticulitis )-Hazırlık aşamasında



--BT PROTOKOLÜ:Pelvis: KEMİK PELVİS (TRAVMA YA DA TÜMÖR)--Hazırlık aşamasında------



-BT PROTOKOLÜ:-BÖBREK VERİCİSİ (Renal donor) -Hazırlık aşamasında------



GENEL BİLGİLER (5): AMPİRİK GECİKMELER

Pankreas için ortlama gecikme: 35-45 sn

Abdominal aorta ve SMA için ortlama gecikme : 30-35 sn

Splenik ven ortlama gecikme:45 sn

Karaciğer, portal ven ortlama gecikme:60sn


KAYNAKLAR:
1.Dr. Elif Adanır.ADRENAL KITLE LEZYONLARININ BENIGN-MALIGN AYRIMINDA HELIKAL KONTRASTLI BT INCELEMELERININ ROLÜ.Süleyman Demirel Üniversitesi Tip Fakültesi
Radyodiagnostik Anabilim Dali, ISPARTA-2003.
2.23.ulusal radyoloji Kongresi.Bilgisayarlı tomografi.2002.
3.www.ctisus.com
4.Multidedektör BT kolonografi ve sanal kolonoskopi:Multidedector computed tomographic colonography and virtual colonoscopy Kemal Arda, Nazan Çiledağ.Ankara Onkoloji Eğitim ve Arafltırma Hastanesi, Radyoloji Bölümü, Ankara.2009.
5. Pancreas: Optimal delay scan for contrast enhanced multidedector row CT. Sotoshi goshima and at all . Radiology 2006. 6. Adrenal Radyoloji. Dr.Emel Alimoğlu. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi.2011.
Devamını Oku

PROTON MANYETİK REZONANS SPEKTROSKOPİ FİZİĞİ VE METABOLİTLER- I-Hazırlık aşamasında





































PROTON MANYETİK REZONANS SPEKTROSKOPİ I: FİZİK

Kısa fizik:

Tanım:Dokuların biyokimyasal yapısını ve metabolitlerini non invaziv olarak ölçebilen ve bunu bir spektrumda gösteren tanı tekniğidir.

Proton spekroskopi daha küçük alanlardan daha kısa sürede yüksek rezolusyonlu spektrumlar elde edilmesi ile daha çok kullanılır.
Protonun ;
-Yüksek giromanyetik sabitesi
-Yüksek metabolik konsantrasyonu
-Daha uygun relaksasyon zamanı sensitiviteyi artırır.

Normal serebrumda serbest lipid sinyallerinin olmaması, “shimming” kolaylığı ve hareket artefaktlarının olmaması nedeni ile tetkiklerin çoğu beyne yönelik yapılmaktadır.


Teknik:

Bir çekirdeğin rezonans frekansı , bu çekirdeğin kimyasal ortamına bağlıdır ve bu ortam çekirdeğin Larmor rezonas frekansında küçük bir değişiklik oluşturur ki bu kimyasal kaymadır.

Bu kimyasal kayma çekirdeği çevreleyen hareketli elektronların ve ana manyetik alanın yarattığı manyetik alanlara bağlıdır.

Spektroskopi tekniği ile protonlar arasındaki kimyasal şift etkisini kullanarak , protonların mikroskopik çevreleri hakkında bilgi edinilmektedir.
Protonların çevrelerinde belli seviyelerde hareket halinde bulunan negatif yüklü elektronlar protonlar üzerine “shielding” (gölgelenme) etki göstermekte olup magnetin proton üzerindeki etkisini kısmen değiştirmektedir.
Kabaca su ve yağ dukusunda bulunan protonlar faklı kimyasal ilişkiler içinde olduklarından faklı “shielding” etkiye maruz kalacaklar ve salınım frekansları farklı olacaktır. Bu faklılık kimyasal şift olarak bilinir.
Biz bu protonların frekanslarını birbirinden ayırabilirsek protonların içinde bulundukları kimyasal ilişkileri de birbirinden ayırabiliriz ve bu spektroskopi tekniğinin temelini oluşturur.


Normalde MR ile ölçtüğümüz sinyalin çoğu su ve yag dokudan gelmektedir ve bunların salınım frekansları kimyasal şifte bağlı olarak bir miktar faklıdır. Bunu frekans aksisinde amplitüd olarak değerlendirirsek iki belirgin pik elde edilir. Bu iki pik tüm MR cihazlarında gözlenmektedir ve bu frekans faklılığı 1.5 T cihazlarda 250 Hz kadardır.

Bu farklılık düşük teslalı cihazlarda bu kadar belirgin olmadığından spektroskopik inceleme yapılamaz.

Klinikte kullanılan 1.5 T ve üzeri cihazlarda yüzey sargıları ile MRS yapılabilir.

H dışındaki metobolitler için özel yüzey sargıları gereklidir.

Fosfor spektroskopi belli patolojilerde yüksek enerjili metabolizmanın gösterilmesinde kullanılır.

MRS de çekirdeğe uniform manyetik alan uygulandıktan sonra çekirdeği Z aksisinden X-Y planına çeviren 90 derece RF dalgası uygulanır. Puls kesilince çekirdek Z aksisindeki orijinal pozisyonuna geri döner. Z aksisine dönmesi için gerekli zaman relaksasyon zamanı ile belirlenir.

Alıcı sargı bu süreçte pek çok noktada voltaj değişikliklerini algılar ve “free induction decay” zamanı domain bilgisini oluşturur.

Bu bilginin fourier transformasyonu frekans domainlerinde yani değişik larmor frekanslarında bilgi sağlar.

yazı devam edecek..........


Metabolitlerin çözünür hale gelebilmeleri ve diğer metabolitlerden ayrılabilmeleri için zemin gürültüsünden en az beş defa daha fazla sinyal gücüne sahip olmaları gerekir.

MRS şu aşamalardan oluşur.

1. Çekirdeğin uyarılması
2. Free induction decay
3. Fourier transformasyon
4. Spektrumun gösterilmesi

Statik ve puls gradyentler uygulayarak uzaysal lokalizasyon sağlanır.

-Proton spektroskopide kullanılan lokalizasyon metodları
(single voksel spektroskopi):

---DRESS (dept resolved surface coil spektroskopi)

---PRESS (point resolved surface coil spektroskopi)

---STEAM (the stimulated echo method )

---SPARS (spatially resolved spektroskopi)
---Genellikle tek voksel teknikler ile
---Lokalizasyon
---Manyetik alan homojenitesi
---Su baskılama daha iyi


-Chemical Shift İmaging (Multivoksel spektroskopi )

---CSI (chemical shift imaging)
-----Faz doğrultusundaki gradiyentlerin kullanıldığı tekniktir.
-----Geniş bir kesitte , kesitin bir çok bölgesinden çok sayıda spektral analiz elde edilebilir.
-----Dezavantajları post-prossesing süresi daha fazla olması , daha fazla homojen statik manyetik alana ihtiyaç göstermesidir.
-----CSI tekniği genellikle 31P spektroskopi şeklinde 2D veya
3D seklinde gerçekleştirilmektedir.


Kısa eko zamanlarında daha fazla bileşikten sinyal alınmakta fakat daha fazla sıvı ve yağ kontaminasyonu olmaktadır.
Uzun ekolu spektrumda daha az bileşik görülür hale gelmekte T2 ağırlığı değişmekte fakat daha düz bazal hat elde edilmektedir.

İyi bir MRS elde etmek için su ve lipid süpresyonunun sağlanması gerekir.

Beyin metabolitlerinin düzeyleri 10 mm ve katları gibi değerlerdir.
Su piki 80 mm gibi değerlerde iken , lipid perikranial gibi yağ dokusunda çok yüksek oranlarda bulunur.

Diğer metabolitlerle karşılaştırıldığında su pikinin sinyali çok fazladır ve diğer piklerin görülebilmesi için suyun baskılanması gerekir.

Yağdan gelen sinyallerin baskılanması

1.STIR
2.FATSAT:
Su ve yağ içerisinde bulunan protonların rezonans frekansları kimyasal şift etkisi nedeniyle birbirinden farklıdır.
Kesit görüntüleme algoritması öncesinde dar bant aralığında ve merkezi yağ rezonas frekansına odaklanmış bir RF darbesi uygulanır. Bu darbeye fat saturasyon pulsu denir. Tekniğin ismi ise chemical shift selective ya da CHESS tir.
CHESS in STIR a göre en büyük avantajı değişik sekanslar ile birlikte kullanılabilir olmasıdır.

Lipid sinyalinden uzak kalmak için lipid içeren bölgelerin lokalizasyon dışı tutulması,
İnversion recovery gibi presaturasyon pulslarının kullanılması ile sağlanır.

Voksel: Örneklenecek hacim elemanı için kullanılır.

Klinik spektroskopide voksel büyüklüğü genellikle 2-8 cm3 arasında değişir ve STEAM sekansı ile 1 cm 3 kadar küçük olabilir.

Küçük voksellerden daha az sinyal alınır.
Voksel içerisinde mümkün olduğu kadar patolojik doku artırılmalı ve lezyonu çevreleyen beyin dokusu az olmalıdır.

Tek voksel veya spektroskopik görüntüleme arasında seçim yapılırken istenilen bilgi ve teknik olanaklara göre seçim yapılır.

İnme veya epileptik odak araştırılırken yapılıyorsa değişik lokalizasyonlardki değişik metabolitleri göstermek için spektroskopik görüntüleme yapılmalıdır.

Glutamin,glutamat, miyoinositol gibi kısa ekolu spektrumlarda gösterilen metabolitleri difüz hastalıklarda göstermek için kısa ekolu tek voksel çalışmalar tercih edilmelidir.

1D, 2D, 3D boyutlu spektroskopi yapılabilir. Ancak 1D en az zaman gerektirdiğinden en fazla tercih edilendir.

Bu görüntüler bilgisisayarda konsantrasyonlarına göre haritalanablir ve MR görüntülerine süperpoze edilerek lezyondaki anormal metabolit dağılımı gösterilebilir.

Değişik renk ve intensiteler değişik metabolite karşılık gelir ve metabolit dağılımının görsel olarak anlaşılmasını kolaylaştırır.



PROTON SPEKTRUMUMUNDA METABOLİTLER:

Spektrumda gelişimsel , yaş, anotomik değişikliklere bağlı varyasyonlar

Beyinde normal metabolitlerin konsantrasyonu yaşa başlı değişir.

Doğumda NAA düşük iken, Cho ve myı-I yüksektir 1-2 yılda yetişkin değere ulaşır.

Beyin maturasyonunu tamamaladıkça NAA/Cr oranı artar ve Cho/Cr oranı azalır. Bu değişiklik noraonal maturasyona bağlı Cho konsantrasyonundaki değişikliği ve akson ,dentrit ve sinapslarda ilk yaşlardaki artşı yansıtır.

Pratik olarak 2 yaş üstü cocuklarda yetişkinlerdekine benzer metabolk dağılım vardır.

Spektrumda gelişimsel , yaş, anotomik değişikliklere bağlı varyasyonlar;
  • Gri ve beyaz cevherde benzer paternler vardır.
  • Yaşlanmaya ait çalışmalar ve çalışmalar arasındaki uyum daha azdır.
  • Genç erişkinlerde beyin spekrumunda anotomik varyasyonlar görüleblir (özellikle 3.ventrikül ve altındaki düzeylerde).
  • Cinsiyet farklılıklarına rastlanmamıştır.

****Çalışmalar değerlendirilirken yaş ve anotomik lokalizasyonlara bağlı faklılıklar olabileceği akılda tutulmalıdır.

NAA:

  • Normal spektrumda en büyük piktir. 2.0 ppm de izlenir.
  • NAA N-asetil metil grubu ile gösterilir.
  • NAA santral sinir sisteminde akson ,noron ve dentritlerde bulunur.
  • Noronal ve/veya aksonal kaybın olduğu infarkt, tümör , epilepsi odağı, multpl skleroz plaklarında NAA tın azaldığı bilimektedir.
  • NAA mast hücreleri veya izole oligodentrosit gibi non noronal dokularda da bulunabilir.

Canavan lokodistrofi NAA tın tek arttığı hastalıktır.
Gri-beyaz cevher arasındaki NAA konsatrasyon farkı önemli değildir.

NAA reverzbl azalma ; MS, mitokondriyal hastalıklar, AIDS, temporal lob epilepsisi veya ALS

***NAA düzeylerinde azalma spesifik değildir ve noronlardaki hasarı gösterir .



Kolin (Cho):

Spektrumda 3.2 ppm de yer alır.
Kolin hücre membranlarının fosfolipit yapım ve yıkımında yer alır ve membran metabolizmasını yansıtır.

Artmış kolin artmış hücre sentezini yansıtır tümör gibi durumlarda artmış hücre sayısını gösterir.


Kreatin (Cr):

Spektrumda kolinin sağında yer alır 3. en yüksek piktir 3.03 ppm dedir.

Kreatin pikine katkıda bulunanlar: fosfokreatin,gamaaminobutirik asit,lizin glutatyon dur.

2.bir kreatin piki 3.94 ppm de görülür.
Bu nedenle bazen total kreatinden söz edilir.
Bu bileşikler birbiri ile yer değiştirebilir ve toplam kreatin değeri oldukça sabit kalır.

Diğer metabolitlerle karşılaştırma yapılırken Cr iyi standarttır ve genellikle referans piki olarak kullanılır.

Hücre kayıplarında (infarkt) makroskopik Cr konsantrasyonu azalır.

Cr KC de sentez edildiğinden kronik KC hastalığında daha düşük serebral Cr konsantrasyonu izlenir.


Laktat:

****Laktatta gösterilebilir artış patolojik olarak değerlendirilir.

Laktat rezonasının konfigrasyonunda manyetik alan etkileşimine bağlı 2 ayrı rezonans piki vardır.
1.32 ppm, de izlenir
4.1 ppm de ikinci bir laktat piki oluşur , su pikine çok yakın olduğundan genellikle su piki ile birlikte baskılanır.

Normal beyin dokusunda laktat yoktur ya da çok az vardır.

Laktat varlığı normal sellüler oksidatif respirasyon mekanızmasının etkili olmadığını bunun yerini karbonhidrat mekanizmasının aldığını gösterir. Yani enerji mekanizması bozulmuştur.

Laktat artımı:

  • Akutta daha fazla olmak üzere kronik iskemide
  • Beyin tm
  • Mitokondrial hastalıklarda görülür.
  • Fotik uyarılarla küçük miktarlarda laktat artışı vizüel kortekste görülebilir.
  • Nekrotik ve kistik lezyonlarda da bulunur.

1.32 ppm de laktat varlığı PRESS te TE değeri değiştirilerek doğrulanır.


Myoinozitol (myo-I):

Hormon duyarlı nöroresepsiyonda rol alan ve muhtemelen glukoronik asit prekürsörü olan bir metabolit olup ksenobiyotiklerin konjugasyon ile detoksifikasyonunda rol alır.
Fonksiyonu tam alarak bilinmemekle beraber yalnız glial hücreler de yer alır ve glial belirleyici olabilir.

Piki 3.56 ppm dir.

Myoinozitolde azalma mani tedavisinde lityum koruyucu aksiyonu ile birlikte ve diyabetik noropatinin gelişmesinde görülür.

Myoinozitolde artış ve NAA da azalma :
Alzheimer hastalığında ortaya çıkar.


Glutamat ve glutamin (Glx):

Glutamat (Glu) mitokondriyal metabolizmada uyarıcı norotransmitter olarak rol alır. GABA önemli glutamat ürünüdür.

Glutamin norotaransmitter detoksifikasyonu ve aktivitelerinin düzenlenmesinde önemli rol oynar.

Bu iki metabolitin rezonans piki birbirleri ile çok yakın olup 2.1 ppm ve 2.5 ppm arasında lokalizedir toplamları Glx ile gösterilir. Ancak 3-4T gibi yüksek rezonanslarda ayrılmaya başlar.

Serebral glutaminde artış;
  • KC yetmezliğine bağlı ensefalopati
  • Reye sendromunda artmış kan amonyak düzeylerine bağlıdır.


Alanin:

Fonksiyonu tam olarak bilinmiyor

1.4 ppm de rezonas piki vardır.

Menenjiom gibi belli başlı hstalıklarda yükselir.


Lipid;

Beyin membran lipidlerinin relaksasyon zamanı çok kısadır ve çok kısa TE ler uygulanmadıkça normalde görülmezler.

0.8, 1.2, 1.5, 6.0 ppm de pik yaparlar

Bu pikleri sature olmamış yağ asitlerinin metil , metilen, alleik ve vinil protonları m.g.

Bu metabolitler yüksek dereceli astrositomlarda ve menenjiomlarda artabilir ve nekrotik süreci temsil eder.

MRS de lipidler arzu edilmez ve beyin dokusu dışındaki dokularda kullanımını sınırlar.




PROTON MANYETİK REZONANS SPEKTROSKOPİ- II-KLİNİK KULLANIMI VE AYIRICI TANI- Hazırlık aşamasında


KAYNAKLAR:
1. Nöroradyoloji.Manyetik rezonans uygulamaları. Editor:Prof.Dr. İlhan Erden.Türk Manyetik Dezonans Derneği.2006.
2. Tıbbı Görüntüleme Fiziği. Prof. Dr. Orhan Oyar. 2003.
3. Proton magnetic resonance spectroscopic imaging in progressive supranuclear palsy, Parkinson’s disease and corticobasal degeneration. G. Tedeschi ve ark. Brain (1997), 120, 1541–1552.1997.
4. Metabolite Findings in Tumefactive Demyelinating Lesions Utilizing Short Echo Time Proton Magnetic Resonance Spectroscopy. A. Cianfoni ve ark.AJNR Am. J. Neuroradiol., February 1, 2007
5. Auer Serial Proton MR Spectroscopy and Diffusion Imaging Findings in HIV-Related Herpes Simplex Encephalitis.P. G. Samann ve ark.AJNR Am. J. Neuroradiol., November 1, 2003.
Devamını Oku